Türk Akademisinin Realizmle İmtihanı veya Realizmi Kullanma Kılavuzu – Celil Yiğit

Dünya genelinde
uluslararası ilişkiler teorilerinin gözden düştüğü bir dönemden geçiyoruz. John
J. Mearsheimer ve Stephen M. Walt (2013), bu durumun
tespitini Avrupa merkezli bir dergi seçerek yaparken belki de “uluslararası
ilişkiler çalışmalarının teori inşası yükü ABD akademisinin sırtına yüklenmiş
vaziyette, Avrupalı meslektaşlarımız teorileri önemsemiyorlar” demek istemiş de
olabilirler. Türkiye’de ise durum biraz daha vahim görünüyor.

Mevcut yazına
baktığımızda saf kuram çalışmalarının hemen hiç yapılmadığını görüyoruz. Daha
geniş düzlemde, çok az sayıdaki akademisyenin herhangi bir teoriye katkıda
bulunmak ya da geliştirmek için çalıştıklarını tespit ediyoruz. Geriye kalan
çoğunluk, teoriyi ya bir araç olarak ele alıyor ya da bilimsel olma kaygısıyla
çalışmalarında teori kullanma zorunluluğu hissederek, eserlerine metnin
geneliyle çok ilişkili olmayan teori kısımları ekliyorlar. Bu minvalde, teori
üretmemenin, teorik düşünmemenin veya teorik çalışma yapmamanın Türk
akademisinin uluslararası saygınlığına zarar verdiği ortadadır (Aydınlı, vd., 2014: 69).

Bu yazıda, teori
üretmekte zorlanan Türk akademisinin, teori kullanmada da sorunlarının
olduğunu, uluslararası yazında en çok kullanılan teori olan Realizmin dahi bazı
çalışmalarda yanlış anlaşıldığı ve yanlış kullanıldığını örnekleriyle anlatmaya
çalışacağım.

Bu yanlış anlaşılmalardan ilki Realizmin esasında ‘vur, kır, parçala’ söylemiyle özetlenebilecek bir teori olmadığı ve Realist teorisyenlerin de bu kimlikleri nedeniyle otomatikman ‘savaş hayranı’kişiler olmadığıdır. Realist paradigma Machiavelli’den bu yana savaş konusunda farklı noktalara evrilmiştir. Örneğin Hans Morgenthau daha 1965’de ABD’nin Vietnam Savaşına karşı çıkarken (Zambernardi, 2011), aynı ülkenin 2003’de Irak’ı işgaline aralarında John J. Mearsheimer, Thomas Schelling, Stephen M. Walt ve Kenneth Waltz’un da bulunduğu çok sayıda Realist itiraz etmişti (New York Times, 2002). Bu nedenle Realist paradigmanın her durumda savaş seçeneğini destekleyeceğini düşünmek doğru bir yaklaşım olmayabilir.

Bir başka yanılgı da, Ofansif Realizmin büyük güçlerin saldırgan olmaları gerektiğini söylediği üzerinedir.

Bir başka yanılgı da,
Ofansif Realizmin büyük güçlerin saldırgan olmaları gerektiğini söylediği
üzerinedir. İlk olarak Mearsheimer tarafından 2001’de ortaya atılan bu
yaklaşımı ilk okuduğunuzda, devletlere nasıl davranmaları gerektiğini ve ideal
olanı anlatan bir teori olduğunu düşünebilirsiniz (Mearsheimer, 2001: 11). Fakat Realizm çalışıyorsanız, teorinin
‘ne olması gerektiği’ sorusundan ziyade, uluslararası ilişkilerde ‘ne olduğu’
ve ‘neden olduğu’ sorularına cevap bulmaya çalıştığını görebilirsiniz (Walt, 2018). Bu doğrultuda
Ofansif Realizm, ‘Büyük güçler hayatta kalmak için güçlerini artırmaları
gerektiğini düşünürler, nihayetinde bu güç artırımı da onların trajedisi haline
gelir’ (Mearsheimer, 2013: 80)
demektedir. Arada küçük gözüken ama önemli bir fark daha var. Özellikle Yapısal
Realizm didaktik bir yaklaşım değildir. Diğer bir deyişle, devletlerin ne
yapmaları veya ne yapmamaları gerektiğini söylemez; aksine onların neyi, neden
yaptıklarını açıklamaya çalışır. Dahası, ne olması gerektiğini anlatan bazı
Realistleri Mearsheimer ‘İdealist’ olmakla suçlar (Mearsheimer, 2011).

Özellikle Yapısal Realizm
çerçevesinde bir çalışma yapıyorsanız veya bir dış politika analizi yapmak
niyetindeyseniz, Waltz’un teorisinin dış politikaları açıklayan bir teori
olmadığını (Waltz, 1996), Mearsheimer’ın
teorisinin de her devleti değil, büyük güçlerin davranışlarını açıklama
iddiasında olduğunu unutmamalısınız
(Mearsheimer, 2001: 5). Dolayısıyla, ne Waltz’un ne de Mearsheimer’ın
teorileriyle söz gelimi Senegal’in Uganda’ya yönelik dış politikasını
açıklayamazsınız. Bu Google Earth’te
gezinmeye benzer. Haritada oturduğunuz evinizi arattığınızı düşünelim,
karşınıza çıkan şeyler evinizin ve komşu evlerin çatıları, varsa parklar ve
bahçeler, sokaklar, caddeler ve üzerindeki arabalar olacaktır. Haritada biraz
daha genele çıktığınızda artık sadece renkleri görürsünüz; kiremit rengi
evlerin çatılarını, yeşiller ağaçlık alanları ve mavi de su alanlarını
gösterecektir. Haritada en genele gittiğinizde ise bu sefer sadece kıtaları,
okyanusları ve büyük denizleri görürsünüz. Benzer şekilde, Yapısal Realizm de
meselelere en genelden, yani sistem düzeyinden bakar, tek tek aktörlerin dış
politikalarını açıklamaz.

Yine Yapısal Realizmi
çalışmanızda kullanıyorsanız teorinin varsayımlarını, sınırlarını, neleri
açıklayıp, neleri açıklayamadığını bilmeniz gerekir. Liderlerin söylemleri,
karakterleri, ideolojileri, otokratik veya demokratik olup olmadıkları,
devletlerin karakterleri, yumuşak güçleri ve benzeri normatif faktörler veya
soyut unsurlar, Yapısal Realizm gibi materyalist bir teoriye uymayan
bileşenlerdir (Lobell, 2017). Ayrıca Avrupa
Birliği veya Şangay İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası örgütleri
uluslararası siyasetin temel aktörleri olarak görmeyen Yapısal Realizm, bu
oluşumların davranışlarını açıklamak için de uygun bir teori değildir. Öyle ki,
Yapısal Realizme göre ister ikili anlaşma olsun, isterse bir örgütü kuran antlaşma
olsun, bir anlaşma yapılırken devletleri yönetenler daima ‘kim daha çok
kazanacak’ sorusuna odaklanırlar (Glaser,
1994-1995: 73). Bu doğrultuda, örneğin AB gibi oluşumlar hakkında analiz
yaparken Yapısal Realizmin kullanılmaması daha yerinde olacaktır.

Öte yandan, teorilerin
birbirinin devamı olduğu yahut paradigma içinde üretilen yeni bir teorinin
eskisinden daha iyi olduğu yönünde yaygın bir kanaat de dikkati çekiyor. Oysaki
akademik açıdan Neo-Klasik Realizm Yapısal Realizm’den, Yapısal Realizm de
Klasik Realizm’den ‘daha iyi’ teoriler değillerdir. Her biri diğerinin açığını
veya ilgilenmediği durumları açıklamaya çalışır. Diğer teorilerde olduğu gibi
Realizmde de teoriler analiz seviyelerine göre birbirlerinden ayrışırlar.
Dolayısıyla incelediğimiz konuyu son çıkan teorik çerçevede ele alma zorunluluğumuz
yoktur. Örneğin, Morgenthau’nın ‘Tutucu/Dengeleyici’ (1948: 142) kavramıyla da pekâlâ bugünkü bir duruma açıklama
getirmeye çalışabilirsiniz.

Neo-Klasik Realizm ise
son yıllarda Türkiye’deki akademik çalışmalarda fazlaca kullanılan bir teori
olarak karşımıza çıkmaktadır. Teorinin bu denli rağbet görmesinin temel
sebeplerinden biri, sanırım ele alınan konunun bütün analiz seviyelerinden
analiz yapılabileceğine dair oluşan ‘yanlış’ kanıdır. Bu tür bir kullanıma
örnek vermek gerekirse, Zimbabve dış politikasını inceleyen farazi bir çalışma
olduğunu varsayalım. Bu çalışmada devlet başkanı Emerson Mnangagwa’nın kişilik
özellikleri ile ideolojisine, Zimbabve’nin uluslararası ilişkiler tarihi
çerçevesinde dış politikasında takındığı karakteristik duruşa ve Zimbabve’nin
sahip olduğu imkânlar çerçevesinde uluslararası siyasetteki konumu ile
uluslararası sistemin yapısına atıflarda bulunulduğunu görebilirsiniz. Fakat ne
yazık ki teoriler bu kadar karmaşayı kaldıramıyorlar. Diğer bir deyişle, bir
teorik değerlendirmede ‘bütün faktörler önemlidir’ diyemezsiniz. Bir davranışı
etkileyen sonsuz sayıdaki faktörden çalışmanız için önemli olanları tespit edip
çalışmanızı bunun üzerine bina etmeniz gerekir.

Öte yandan, Neo-Klasik
Realistler de ortaya koydukları yaklaşımın Yapısal Realizm kadar sade olmadığını
belirtiyorlar (Ripsman, vd., 2016: 178). Yine
bu durum halihazırda kuramsal açıdan tartışılmaktadır (Legro & Moravcsik, 1999; Feaver,
vd., 2000). Ancak burada bahsi geçen mesele Neo-Klasik Realizm
eleştirisi değil, tersine Neo-Klasik Realizm gibi çok sayıda varsayımla
yaklaşımlarını inşa etmeye çalışan bir teorinin dahi Türk akademisi tarafından
yanlış kullanılıyor oluşudur. Ezcümle, çalışmanızda önemli etmenler kümesi
oluşturarak bunu analitik olarak sunmanız gerekir. Aksi takdirde, Neo-Klasik
Realizmin açıklayıcı bir teori olma
iddiasını yok sayıp, tasvir edici
hale dönüştürmüş olursunuz.

Kısaca, uluslararası
ilişkiler teorileri, uluslararası siyaseti görmeye (anlamaya/açıklamaya)
yarayan birer gözlüktür. Nihayetinde, Realizm de bu gözlüklerden biridir. Nasıl
uzağı görmeye çalışırken yakın gözlüklerinizi taktığınızda görmekte zorlanırsanız,
Realizmin açıklamadığı durumları, onunla açıklamaya çalıştığınızda da ortaya
yanlış bir şeylerin çıkacağı kesindir. Öte yandan, kullandığınız teorinin sınırlarını
bilirseniz, hangi durumu hangi teoriyle daha rahat açıklayabileceğinizi kestirebilir,
çalışmanızda büyük bir yol kat etmiş edebilirniz.

* Çalışmada kimseyi zan altında bırakmamak adına, yazar yahut makale ismi vermekten kaçınılmıştır. Yorumları ve katkıları için Doç. Dr. Burak Kadercan ve Gizem Akşit Ergen ile Panorama dergisi editör ve hakemlerine teşekkür ederim.

Kaynakça

Aydınlı,
E., Kurubaş, E., & Özdemir, H. (2014). Yöntem, Kuram, Komplo: Türk Uluslararası
İlişkiler Disiplininde Vizyon Arayışları.
İstanbul: Küre Yayınları.

Feaver, P. D., Hellman, G., Schweller, R. L.,
Taliaferro, J. W., & Wohforth, W. C. (2000). Brother, Can You Spare a
Paradigm? (Or Was Anybody Ever a Realist?). International Security, 25(1),
165-193.

Glaser, C. L. (1994-1995). Realists as Optimists:
Cooperation as Self-Help. International Security, 50-90.

Legro, J. W., & Moravcsik, A. (1999). Is Anybody
Still a Realist? International Security, 24(2), 5-55.

Lobell, S. E. (2017, Aralık 22). Structural
Realism/Offensive and Defensive Realism
. Şubat 5, 2020 tarihinde Oxford
Research Encyclopedia of International Studies:
https://oxfordre.com/internationalstudies/view/10.1093/acrefore/9780190846626.001.0001/acrefore-9780190846626-e-304
adresinden alındı

Mearsheimer, J. J. (2001). The Tragedy of Great
Power Politics.
New York: Norton.

Mearsheimer, J. J. (2011). Realists as Idealists. Security
Studies, 20
(3), 424-430.

Mearsheimer, J. J. (2013). Structural Realism. T.
Dunne, M. Kurki, & S. Smith içinde, International Relations Theories :
Discipline and Diversity
(3 b., s. 77-93). Oxford: Oxford University
Press.

Mearsheimer, J. J., & Walt, S. M. (2013).
Leaving Theory Behind: Why Simplistic Hypothesis Testing is Bad for
International Relations. European Journal of International Relations, 19(3),
427-457.

Morgenthau, H. (1948). Politics Among Nations:
The Struggle for Power and Peace.
New York: A. A. Knopf.

NY Times. (2002, Eylül). War with Iraq is Not in
America’s National Interest.

https://www.bear-left.com/archive/2002/OP-Ed.pdf adresinden alındı

Ripsman, N. M., Taliaferro, J. W., & Lobell, S.
E. (2016). Neoclassical Realist Theory of International Politics. New
York: Oxford University Press.

Walt, S. M. (2018). The World Wants You to Think Like a Realist. Foreign Policy.

Waltz, K. N. (1996). International Politics is not Foreign Policy. Security Studies, 6(1), 54-57.

Zambernardi, L. (2011). The Impotence of Power: Morgenthau’s Critique of American Intervention in Vietnam. Review of International Studies, 37(3), 1335-1356.

_______________________________________________________________________________________________

Celil Yiğit, Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora öğrencisidir. Celil Yiğit, lisans eğitimini Marmara Üniversitesi’nde, yüksek lisansını da Yeditepe Üniversitesi’nde “Cyclical Rise and Fall of Offense and Defense: A New Approach to Structural Realism” adlı tez ile yine Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlamıştır. Uluslararası ilişkiler teorisi, uluslararası siyasette istikrar ve güvenlik ve büyük güç mücadelelerine odaklanan Yiğit, doktora tezinde ise yine Realist paradigma üzerine yoğunlaşmaktadır.