Türkiye’de Dış Politika Yapımı Nasıl Analiz Edilir? – Özgür Özdamar



Türkiye’nin
dış ilişkilerini inceleyen akademisyenler, Türk dış politikasını (TDP) çalışmalarında
geleneksel olarak tarihsel anlatı ve vaka incelemesi yaklaşımlarını
benimsemişlerdir. Bu çalışmalar genellikle aktör-genel yaklaşımları kullanarak,
Türkiye’yi “ulusal çıkar” peşinde koşan, tek bir dış politika rotasına sahip,
üniter aktör olarak incelemişlerdir. Bu çalışmalar çoğunlukla teorik olmayan
bir yaklaşıma ve politika-odaklı yazım tekniğine sahiptirler.

Bir
kısım başka çalışmalar ise Türkiye’nin dış politikasını açıklama çabalarında Uluslararası
İlişkiler (Uİ) teorilerini hipotez testi yapmayan bir modelde kullanmışlardır.
Çoğunlukla ‘realist’ bir çerçeve kullandığını iddia eden bu çalışmalar, teorik
yaklaşımları ‘gevşek’ yaklaşımla ele almış ve teorileri belirli hipotezleri
ampirik olarak test etmek için kullanmaktan ziyade bir ‘analiz çerçevesi’
olarak değerlendirmiştir. Bu çalışmalar ayrıca genel olarak Türkiye’nin ikili
ilişkilerine ya da sistem düzeyinde siyasetinin analizine odaklanmışlardır. Türkiye’nin
Soğuk Savaş dönemindeki dış politikası, Sovyet tehdidi karşısında NATO’ya
katılma kararı, Türkiye’nin AB ile ilişkileri veya Yunanistan ile ikili
ilişkileri üzerine yapılan çalışmalar bu tür araştırmaların başlıca
örnekleridir.

Bu
çalışmalar, özellikle Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin dış politikasına
ilişkin literatüre hâkim olmuştur. Fakat Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle
birlikte, Türk dış politikasının yapımında, geleneksel siyasi ve askeri
seçkinler ve bürokrasiye ek olarak, sivil toplum, iş dünyası ve bireyler gibi
başka aktörlerin de etkin rol oynadığı görülmeye başlandı. 1990’lı yıllarda
Türkiye’de siyasi rejimin demokratikleşmesi ve dışa açılması da dış politika
karar alma sürecini ve bunu açıklamaya çalışan çalışmaları şekillendirdi. Örneğin
bu dönemde, Türkiye’nin AB ile ilişkileri ve kamuoyu ilişkisi gibi iç faktörlerle
dış siyaset arasında bağlantı kuran çalışmaları gördük.

2000’li
yılların başından itibaren Türkiye’nin dış politikasına odaklanan çalışmalar, Adalet
ve Kalkınma Partisi hükümetleri döneminde Türk dış politikasının değişen doğası
nedeniyle ticari koalisyonların etkisi ve ekonomik çıkarlar gibi farklı siyasi,
ekonomik ve sosyolojik faktörleri dikkate almaya başladılar. Özellikle 2010
sonrası dönemde, Türk dış politikası tartışmaları neredeyse tamamen yönetici
elitin ideolojisi, lider düzeyi faktörler veya ülkenin parlamenter sistemden
başkanlık sistemine geçişi ile buna eşlik eden kurumsal değişiklikler gibi
devlet ve birey düzeylerindeki unsurlara odaklandı.

TDP
çalışan öğrencilere, Türkiye’nin dış politikasının karmaşıklığını daha iyi
açıklayabilmeleri için, ‘dış politika analizi’ veya ‘dış politika karar verme’
yaklaşımını benimsemelerini öneririm. Bu yaklaşımların, TDP çalışmalarında
gerekli olduğuna inanmamın birçok nedeni var. İlk olarak, Türkiye’nin dış
ilişkilerine odaklanan çalışmaların, uluslararası ilişkilerdeki üç geleneksel
analiz düzeyini de hesaba katması gerektiğini iddia ediyorum. Yani, TDP
çalışmaları, sistem düzeyindeki açıklamaların ötesinde, bireysel düzeyde karar
verme faktörlerini ve devlet (ya da iç siyaset) düzeyindeki siyasi, ekonomik ve
sosyal faktörleri dikkate almalıdır. Bu iki analiz düzeyini göz ardı eden
herhangi bir çalışma yanıltıcı olmaya mahkumdur. Başka bir deyişle, Türk dış
politikası öğrencilerini çalışmalarında mikro ve makro düzeydeki faktörleri
yaratıcı bir şekilde birleştiren çok-faktörlü ve çok-düzeyli analiz yapmaya
davet ediyorum. Buna bağlı olarak, TDP çalışmaları da aktör-genel analizden
aktör-spesifik analize geçmelidir. Analizlerimizde, ‘devlet’ gibi kestirme
yollar, ifadeler kullanmamalı ve Türkiye de dahil olmak üzere herhangi bir
devlette çeşitli aktörlerin ve faktörlerin dış politika karar verme sürecine
katkıda bulunduğunu kabul etmeliyiz.

Spesifik
olarak, TDP öğrencilerinin birey düzeyi karar verme, liderlerin siyasal inanç
sistemleri ve kişilik özellikleri, karar verme modelleri, karar vermeyi
kısıtlayan unsurlar ve bilişsel kısıtlamalar, rasyonellik ve rasyonel karar
vermenin sınırları, psiko-biyografiler ve liderlerin patolojileri gibi lider
düzeyindeki değişkenlere odaklanmalarının daha faydalı olacağını düşünüyorum. Ayrıca,
küçük grupların oluşturduğu karar verme mekanizmalarına ve böyle bir karar
verme ortamının getirdiği kısıtlamalara odaklanmak da değerli çalışmaları ortaya
çıkartacaktır. Özellikle 2017’de gerçekleşen anayasa referandumu ve başkanlık
sistemine geçişin ardından, bireysel ve küçük grupların karar alma dinamiklerinin
daha da Türk dış politikası analizleri için daha önemli hale geldiği ortadadır.

Devlet
düzeyinde, TDP üzerindeki etkilerini inceleyebileceğimiz sayısız unsur var. En
alakalı olanlar ideolojik ve düşünsel faktörler gibi görünüyor, ki bunların
içinde de inanç, din, etnik köken ve milliyetçilikle ilgili olanlar öne çıkıyorlar.
Siyasi parti sisteminin, parlamenter siyasetin ve muhalefetin etkileri de temel
değişkenler olarak görünüyorlar. Türkiye’nin dış politika rollerine ilişkin
elit düzeyinde yapılan kavramsallaştırmalar ve bu rollere ilişkin çatışma ve
çekişmeler de önemli bir başka çalışma alanını oluşturmaktadır. Bunu, özellikle
başka ülkelerde güç kullanımı, dış yardım, mülteciler ile Ortadoğu ve Kuzey
Afrika bölgesi siyaseti gibi önemli konularda hükümetlerin dış politika
girişimlerine ilişkin kamuoyu etkisi konusu takip etmektedir. Diğer araştırma
alanları arasında ekonomik faktörler, ticaret politikası ve iş koalisyonları,
iş dünyası ve dış politika yer almaktadır. Son olarak, Türk dış politikasının
karar verme sürecinde sivil, asker ve istihbarat bürokrasisinin rolünü incelemek
de önemli bir yönelim olacaktır.

Sonuç
olarak, Türk dış politikasının karmaşıklığını anlamak ve açıklamak kolay bir iş
değil, büyük çaba ve eğitim gerektiriyor. Her üç analiz düzeyine (sistem,
devlet ve birey) odaklanmaya ve bu düzeyler arasındaki gerekli bağlantıları
objektif ve ampirik olarak kurabilmeye ihtiyaç var. Gerçekçi analizler
oluşturabilmek için karar verme sürecinin ‘yapan’ temelli çalışılması gerekir.
Devlet denilen ‘kara kutuyu’ açmak ve dış politika karar verme sürecini
şekillendiren birden fazla faktörü hesaba katmaya cesaret etmek büyük önem
taşımaktadır. Türk dış politikasının, orta düzeyde genellemelerini ve
açıklamalarını ampirik bir şekilde yapmak için, orta düzey teorileri kullanmak
TDP çalışmalarını ileriye taşıyacaktır.

Doç. Dr. Özgür Özdamar, Bilkent Üniversitesi

Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi ve bölüm başkanı olarak görev yapmaktadır. Dr. Özdamar’ın makaleleri European Journal of IR, Foreign Policy Analysis, International Studies Review, Political Research Quarterly gibi dergilerde yayınlanmıştır.  Dr. Özdamar’ın son ortak yazarlı kitabı , “Role Theory in the Middle East and North Africa”, Routledge yayınevi tarafından 2019 yılında basılmıştır. Özgür Özdamar 2018-2019 akademik yılını SAIS-Johns Hopkins’de Fulbright araştırmacısı olarak geçirmiş ve Türkiye-ABD ilişkileri üzerine bir proje yürütmüştür.


Bu yazıya atıf için: Özgür Özdamar, “Türkiye’de Dış Politika Yapımı Nasıl Analiz Edilir?” Panorama, Çevrimiçi Yayın, 16 Kasım 2022, https://www.uikpanorama.com/blog/2022/11/16/oo/

Bu görüş yazısı, ‘Foreign Policy for the 21st Century; Peaceful, Equitable, and Dynamic Turkey’ başlıklı proje kapsamında Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği tarafından Uluslararası İlişkiler Konseyi ve Global Akademiye sağlanan destek çerçevesinde hazırlanmıştır.


Telif@UIKPanorama. Çevrimiçi olarak yayımlanan yazıların tüm telif hakları Panorama dergisine aittir. Aksi belirtilmediği sürece, yayımlanan yazılarda belirtilen görüşler yalnızca yazarına/yazarlarına aittir. UİK, Global Akademi, Panorama Yayın Kurulu ile editörleri ve diğer yazarları bağlamaz.