Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Türk Dış Politikasına Etkisi – Çiğdem Üstün



24 Şubat 2022 birçok
ülkenin dış politika yöneliminde dönüm noktası oldu. Finlandiya ve İsveç uzun
süredir devam eden bağlantısızlık politikalarını terk ederek NATO üyesi olmaya
karar verdiler. AB, Rusya’ya yaptırımlar uygulamaya başladı ve Rus enerji kaynaklarına
bağımlılığını azaltmak için adımlar attı. Türkiye bu yaptırımlara ve Rusya
karşıtı kampa katılmazken, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Ukrayna yanlısı bir tutum
geliştirdi. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Rusya’nın Ukrayna’nın Donetsk,
Luhansk, Herson ve Zaporija bölgelerini ilhak etme kararını tanımadığını belirtirken,
Türkiye’nin
Bayraktar TB2 insansız hava araçları savaşta Türkiye’nin görünürlüğünü artıran
ve ezber bozan araçlar olarak adlandırılmaya başlandı. Nitekim, Ukrayna Savunma
Bakanlığı, Haziran 2022’ye kadar Türk silah şirketi Baykar’dan 50 silahlı
insansız hava aracı aldığını açıkladı.

Ukrayna topraklarına
yapılan saldırının hemen ardından Türkiye, işgali savaş olarak isimlendirmiş ve
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu savaşan devletlere ait savaş gemilerinin bağlı
bulundukları limanlara dönmek dışında Boğazlardan geçişlerinin engellenmesi ve
Rus savaş gemilerinin Karadeniz’deki karargahları ile Akdeniz’deki misyonları
arasındaki hareketliliğin önemli ölçüde sınırlandırılması anlamına gelen,
“[Türkiye’nin] Montrö Sözleşmesini uygulayacağını” açıkladı.

Öte yandan, İsveç ve
Finlandiya’nın NATO üyeliği başvuruları, Türkiye’nin bu yapıda eşit oy hakkına
sahip bir müttefik olduğunun ve oyunun önemli olduğunun altını bir kere daha çizmiştir.
Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in, PKK bağlantılı PYD’ye verdikleri destek ve
2019’dan beri Türkiye’ye uyguladıkları silah ambargosu nedeniyle üyeliklerine
karşı çıktı. Haziran 2022’nin sonunda Türkiye, Finlandiya ve İsveç arasında “Finlandiya
ve İsveç’in YPG/PYD’ye ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek
vermeyeceğini” ve “Finlandiya ve İsveç’in şu anda Türkiye’ye bir
silah ambargosu uygulamadığını teyit ettiğini ve İsveç’in NATO müttefiklerine
silah ihracatı konusundaki tutumunu değiştireceğini” belirten bir Üçlü
Memorandum
imzalandı.

Bunlara ilaveten, Ukrayna’daki
savaşın başlamasından bu yana Türkiye’nin uluslararası alanda arabulucu olarak
hareket edebilecek bölgesel bir güç olarak konumunu güçlendirdiği
görülmektedir. Ukrayna ile Rusya arasındaki tahıl anlaşmasında kolaylaştırıcı
rol oynayan Türkiye’nin pozisyonu ve yapılan anlaşma BM Genel Sekreteri Antonio
Guterres tarafından “umut ışığı” olarak nitelendirildi.
Anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere İstanbul’da Ukrayna, Rusya ve Türkiye
temsilcilerinin de aralarında bulunduğu bir Ortak Koordinasyon Merkezi kuruldu.
Ağustos 2022’den bu yana Ukrayna’dan
122 sefer ve Ukrayna’ya 144 sefer
bu merkez üzerinden gerçekleştirildi.
Türkiye’nin bir diğer kolaylaştırıcı çabası da Rusya ile Ukrayna arasında savaş
esirlerinin takas edilmesi olmuştur. Türkiye ve Suudi Arabistan’ın aracılığıyla
Eylül 2022’de 200’den
fazla savaş esiri serbest bırakıldı
.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın
başlangıcından bu yana Türkiye’nin kendisini Rusya karşıtı olmadan Doğu ile
Batı arasında dengeleyici bir aktör olarak sunmak için adımlar attığı gözlemleniyor.
Geçmişte, Türkiye’nin Karadeniz’deki rolü özgün bir rol olarak görülmüştür. Bir
NATO müttefiki olmasına rağmen, bölgedeki Amerikan varlığını desteklememiş ve
Romanya gibi diğer müttefiklere karşı çıkmıştı. Mevcut Türk dış politikası ise,
NATO üyeliğini vurgularken, Doğu ile diplomatik kanalları açık tutarak her iki
tarafı da birbirine bağlamaktadır.

Eksen kayması kavramı
uzun süredir Türk dış politikasının ana tartışma temalarından biri olmuştur.
Rusya ile stratejik ittifak olasılığı, özellikle Türkiye’nin Rusya’dan S-400
füzeleri satın almasından bu yana, gündemi işgal etmektedir. Fakat, Türkiye ve
Rusya’nın Suriye, Libya, Ukrayna gibi çatışma bölgelerinde çıkarları ve
politikaları birbirine zıt düştüğünden, bu iki ülkenin stratejik müttefik
olarak değerlendirilebileceğini varsaymak yanlış olur. Türk yetkililer,
Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğini desteklediğini
defalarca belirtmiştir. Türkiye, Rusya’ya yönelik yaptırımlara resmi olarak
katılmamasına rağmen, hiçbir kurum veya kişinin yaptırımları
ihlal etmesine de izin
vermemeye
özen göstermektedir.

Ukrayna’daki savaş ve
Türkiye’nin Batılı müttefikleri ile Rusya arasında artan gerilim, insani
güvenlik açısından da önemli sonuçlar doğurmaktadır. Ukrayna’nın toprak
bütünlüğü ve egemenlik haklarının korunması öncelik olmakla birlikte, Rusya’dan
gelen enerji kaynaklarına bağımlılık, özellikle Avrupa ülkeleri üzerinde,
enerji fiyatları arttıkça ve vatandaşların hoşnutsuzluğu arttıkça giderek daha
fazla yaratmaktadır. Bu kapsamda, alternatif enerji kaynaklarına erişim ve
kaynakları çeşitlendirme ihtiyacı, AB ülkelerinin siyasi ve ekonomik
gündemlerinde en acil konulardan biri haline gelmiştir. Burada, Türkiye
jeopolitik konumu, alternatif enerji kaynaklarını Avrupa’ya bağlama potansiyeli
ile bir kez daha dikkat çekmektedir. Türkiye’nin bölgesinde enerji merkezi olma
arzusu yeni olmasa da alternatif enerji yollarına duyulan ihtiyaç her zamankinden
daha acildir. Nitekim, kısa vadede Avrupa ülkelerinin ihtiyaçlarını karşılamak
için yenilenebilir enerji kaynakları ve altyapısı kurulması mümkün
olmayacağından, kömür ve nükleer enerjiye yönelmek ve alternatif doğal gaz
kaynakları bulmak şart gözükmektedir.

Bu nedenle, Türkiye’nin
meşhur jeostratejik konumunun ve Doğu ile diplomatik kanalları açık tutma
yeteneğinin, müttefikleriyle ilişkilerinde elini güçlendirdiği görülmektedir. Bununla
birlikte, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılma gibi, Türkiye’nin Doğu
ülkeleriyle daha fazla uyum içinde olduğunu gösterecek açıklamalar,
jeopolitiğin yükselişte olduğu bir dönemde Türkiye’nin niyeti konusundaki şüpheleri
artırma potansiyeline sahiptir. Türkiye’nin Batılı müttefikleri ile Rusya
arasındaki gerilim artarken, bölgede ve küresel düzeyde bir dengeleme
politikasının başarılı olması da gittikçe daha zor gözükmektedir.

Benzer şekilde, Rusya’nın
gelecekte Türkiye ile Batı arasındaki ayrışmayı artırmak için çabalarını artırdığını
görmek şaşırtıcı olmayacaktır. Bu noktada Avrupa da dahil olmak üzere dünya
çapında artan sağ popülist siyaseti de göz önünde bulundurmak gerekir. Siyasi
retorik giderek kutuplaşmakta ve “bize karşı onlar” vurgusu her geçen
gün artmaktadır. Önceki seçim dönemlerinde görüldüğü üzere, Türkiye’nin Avrupa
ile ilişkisi sadece bir dış ilişkiler meselesi değil, aynı zamanda hem bu ülkelerdeki
hem de Türkiye’deki kimlikleri yansıtan bir iç mesele olduğu için geleceğin
Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasındaki diplomatik çekişmelere ve gerginliklere yatkın
olacağı rahatlıkla öngörülebilir. Böylesine kırılgan ve gergin bir siyasi
ortamda, Türkiye’nin bölgedeki geleneksel yaklaşımı, sadece bölge ülkeleriyle
değil, daha küresel düzeyde uluslararası mekanizmalarla ilgili olarak da
gelecekteki çabalarında yol gösterici olabilir. Bu nedenle Türkiye, Batı
ittifakındaki konumunu da göz önünde bulundurarak, Doğu ülkeleriyle diplomatik
kanalları açık tutmaya ve dostane ilişkiler içinde olmaya devam etmelidir.

Doç. Dr. Çiğdem Üstün, İstanbul Nişantaşı Üniversitesi

Doç. Dr. Çiğdem Üstün, Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun olduktan sonra University of East Anglia’da Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Çalışmaları alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Doktorasını University of Limerick, İrlanda’da Avrupa Birliği ve Türkiye güvenlik kültürleri üzerine tamamlamıştır. Avrupa Birliği alanında doçent olan Üstün, İstanbul’da Nişantaşı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir. Araştırma alanları olan AB-Türkiye ilişkileri, AB ve Türkiye komşuluk politikaları üzerine ulusal ve uluslararası yayınevleri tarafından basılmış kitap ve makaleleri bulunmaktadır.  


Bu yazıya atıf için:  Çiğdem Üstün, “Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Türk Dış Politikasına Etkisi” Panorama, Çevrimiçi Yayın, 06 Aralık 2022, https://www.uikpanorama.com/blog/2022/12/06/cu/

Bu görüş yazısı, ‘Foreign Policy for the 21st Century; Peaceful, Equitable, and Dynamic Turkey’ başlıklı proje kapsamında Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği tarafından Uluslararası İlişkiler Konseyi ve Global Akademiye sağlanan destek çerçevesinde hazırlanmıştır.


Telif@UIKPanorama. Çevrimiçi olarak yayımlanan yazıların tüm telif hakları Panorama dergisine aittir. Aksi belirtilmediği sürece, yayımlanan yazılarda belirtilen görüşler yalnızca yazarına/yazarlarına aittir. UİK, Global Akademi, Panorama Yayın Kurulu ile editörleri ve diğer yazarları bağlamaz.