Bir Hatıra Olarak Türkiye–Yunanistan Yakınlaşması- Gizem Alioğlu Çakmak

2021 yılı
Türkiye-Yunanistan ilişkileri açısından umut vadeden bir yıl olmaktan uzaktı. 2019
ve 2022 yılları arasında ikili ilişkilerin daha da kötüleşmesi adına taşlar bir
bir döşendi. 2019 yılı Türkiye-Yunanistan ilişkileri açısından bir dönüm
noktası olmuştu. İki ülke arasında 1999’da başlayan ve birçok akademik
çalışmaya da konu olan Türk-Yunan yakınlaşması, yirminci yılında, yakınlaşmadan
ziyade gerginlik ve rekabete evrildi. Elbette bu dönüşüm birdenbire olmadı.
Yakınlaşmanın ikinci
on yılını analiz eden bilimsel çalışmalar
, resmi söylemlerde iyi komşuluk
mesajları yerine rekabet ve husumetin öne çıktığını ortaya koydular.
2019 yılından itibaren bu olumsuz gidişatın karmaşık sorunlar silsilesine
dönüşümünde, hem iki ülkedeki iç politika ile ilgili gelişmeler hem de dönemsel
faktörler rol oynadı.

2019’da
Yunanistan’da yapılan genel seçimleri Yeni Demokrasi Partisi (Nea Demokratia) kazandı ve Kyriakos
Mitsotakis Başbakanlık görevini Alexis Tsipras’tan devraldı. Aslında bu gelişme
Yunanistan’ın fabrika ayarlarına dönüşü olarak yorumlanabilir. Yunanistan’ın demokrasiye
geçiş tarihi olan 1974’ten itibaren Yunanistan’a iki partili bir sistem
hakimdi. Ancak, siyasi spektrumun sağında yer alan Yeni Demokrasi ve solundaki PASOK (Panhelenik Sosyalist Hareket),
2007 yılında su yüzüne çıkan ekonomik krizin ve yozlaşmanın sorumlusu olarak
görüldüler. Dolayısıyla, 2015 yılında merkezdeki partilerin çöküşünü takiben iktidara
gelen Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA)
ile Yunanistan siyasetinde yeni bir dönem başlamış oldu. Ancak, vadettiklerinin
aksine Troykanın kemer sıkma politikalarını uygulaması ve Kuzey Makedonya
meselesinin çözümüne dair attığı adımlar SYRIZA lideri Tsipras’ı başbakanlık koltuğundan
ederken, Yunanistan siyasetinde hakimiyeti yeniden siyasi hanedan aileler
geleneğine geri döndürdü.

Mitsotakis
iktidarının Türkiye-Yunanistan ilişkileri üzerindeki etkisini anlamak için
Mitsotakis’in kişisel öyküsüne ve partisine yakından bakmak gerekir.  Yunanistan’ın eski başbakanlarından
Konstantinos Mitsotakis’in oğlu olan Kyriakos Mitsotakis, ABD’deki Harvard
Üniversitesi’nde lisans, Stanford Üniversitesi’nde ise yüksek lisansını tamamlamıştır. Bu
dönemlerden itibaren kendisini liberal bir reformcu olarak gören Mitsotakis,
partisinin geleneksel sağcı duruşunu merkeze doğru kaydırarak Yeni Demokrasi
Partisi’nin cazibesini arttırmaya ve desteğini genişletmeye kararlıydı. Ancak,
bunun aksine Mitsotakis Hükümeti’nde aşırı sağ kökenli siyasetçilere yer
verilmesi, hatta bu kişilerin önemli görevlere getirilmesi Mitsotakis’in ve
partinin duruşuna ilişkin tartışmalara neden oldu, muhalefet tarafından çokça eleştirildi.

Öte taraftan,
Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki hangi gelişmeler 2019 sonrası yaşanan bu
gerilemeyi ve yükselen tansiyonu tetikledi?

İki ülke,
yakınlaşmanın başladığı 1999 yılından bu yana birçok alanda iş birliği
yapabildiler. Fakat, bu iş birliğinin mahiyetine bakıldığında onlarca yıldır
varlığını sürdüren güvenlik meselelerinde veya realist Uluslararası İlişkiler
akademisyenlerinin ifadesiyle “yüksek politika konularında” bir çözüm ortaya
konmadığı açıkça görülebilir. Ege Sorunları olarak bilinen “Karasuları”, “kıta
sahanlığı”, “hava sahası” problemlerine yönelik çözüm yöntemi konusunda bile
bir fikir birliği oluşamadı. Konsolide olmuş bu konular, 2019 yılından sonraki dönemsel
gelişmelerle daha da karmaşık hale geldi. Bu bağlamda, Doğu Akdeniz meselesi
hem Kıbrıs sorununun hem de Ege’deki egemenlik tartışmalarının bir devamı
olarak görülebilir.  Yeni eklemlenen bu
tartışmalar, ilişkilerdeki gerginliği arttırmakla kalmadı, devam eden sorunları
daha da çözümsüz hale getirdi.

Göreve
geldiğinden birkaç ay sonra, Ekim 2019’da yaptığı bir açıklamada, Kyriakos
Mitsotakis, Yunanistan için en önemli konuları “Batı Balkanlar, Türkiye ve göç”
olarak açıkladı. Burada
Türkiye’ye yapılan vurgu, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yürüttüğü sondaj
faaliyetleri ile ilgili olsa da göç meselesi de Türkiye-Yunanistan arasında şüphesiz
önemli bir sorun haline geldi.

Göç Meselesi

Şubat
2020’de, Suriye iç savaşındaki İdlib saldırısı sonucunda Türkiye’nin Avrupa’ya
geçmek isteyen Suriyeli göçmenleri durdurmama kararı alması üzerine on binlerce
göçmen Türkiye-Yunanistan kara sınırında toplandı. Türkiye’nin bu kararı,
Yunanistan’da büyük bir tepkiyle karşılandı. Yunanistan Başbakanı Mitsotakis,
Türkiye’nin çaresiz göçmenleri şantaj unsuru olarak kullandığını ifade ederek Avrupalı ortaklarını
Yunanistan’a desteğe çağırdı ve çağrısı karşılık buldu. Türkiye-Yunanistan
ilişkilerinde büyük bir kırılma olan göçmenlerin sınıra yığılma hadisesi aynı
zamanda Türkiye-Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkileri de olumsuz etkiledi.  Yunanistan her fırsatta göç meselesinin
yalnızca Yunanistan’ın sorunu olmadığını, Yunanistan’ın AB sınırlarını
koruduğunu vurguladı. 

Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki Gelişmeler

Doğu
Akdeniz’de yaşanan gelişmeler de iki ülke arasındaki gerginliğin artmasının
nedenlerinin başında geliyor. 2019 yılında Türkiye’nin bölgedeki faaliyetlerini
yoğunlaştırması ve Fatih ve Yavuz sondaj gemilerinin bölgeye gönderilmesi,
Yunanistan tarafından yasadışı, kışkırtıcı ve AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
egemenlik haklarını ihlal eden girişimler olarak nitelendirildi.

Türkiye ise
neredeyse bu konu ile ilgili yaptığı tüm resmî
açıklamalarda
Kıbrıs Türk halkının bulunan kaynaklar üzerinde hakları
bulunduğunu, bunun göz ardı edilemeyeceğini belirterek Kıbrıs Rum Kesimi’nin
imzaladığı münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşmalarının Kıbrıs Türk halkının
haklarını göz ardı eden girişimler olduğunun altını çizdi.
Burada görüldüğü gibi, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının paylaşımı sorunu
onlarca yıldır var olan Kıbrıs sorununu daha da çözümsüz ve karmaşık hale
getirmiştir. Yine 2019 yılında, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Ürdün, Filistin,
İsrail, Mısır ve İtalya’nın bir araya gelmesiyle kurulan “Doğu Akdeniz Gaz
Forumu” da Türkiye’yi dışlayan bir ittifaka dönüştü. Türkiye’nin forum üyesi
ülkelerle, özellikle de Mısır ve İsrail’le uzun süredir yaşadığı sorunlu
ilişkiler de forumun Türkiye’yi yalnızlaştıran bir ittifaka dönüşmesine katkıda
bulundu. Kasım 2019’da Türkiye’nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle imzaladığı
MEB anlaşması da Yunanistan’da büyük yankı uyandırdı. Türkiye’nin, özellikle
Mısır ve İsrail’le ilişkilerinin kötü seyrinin ve Libya ile yapılan anlaşmanın,
Yunanistan’ın o dönemde bölgede kurduğu ittifakları hızlandırdığını söylemek
mümkündür.

Ekim 2019’da
Kıbrıs’a (Güney Kıbrıs Rum Kesimi) desteğini göstermek amacıyla AB, Doğu
Akdeniz’de izinsiz arama ve sondaj faaliyetlerinde bulundukları gerekçesiyle Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığının yöneticilerine kısıtlayıcı önlemler ve yaptırım
kararı aldı. 2021 yılında alınan kararla, bu önlemler Kasım 2022’ye kadar
uzatıldı.

Tüm bu gergin
gelişmelerin ardından, 2020 yazından itibaren ve 2021 yılında Türkiye’nin
gemileri limanlara çekmesi ile Doğu Akdeniz’de sular biraz duruldu.

Ancak, Mayıs
2021 itibarıyla Türkiye’nin Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi
Arabistan ile ilişkilerini normalleştirme ve iyileştirme yönünde attığı adımlar
da Türkiye-Yunanistan ilişkileri açısından çok önemli bir gelişme olarak
nitelendirilebilir. Uzun zamandır sorunlu ilişkiler içinde bulunduğu bu
ülkelerle iyi ilişkiler kurma girişimi, Türkiye’nin bölgede yalnız ve izole bir
aktör olduğu yolundaki Yunanistan tezini anlamsız kılacak gelişmeler olarak
nitelendirilebilir.

Görülen o ki Kıbrıs
meselesindeki çözümsüzlük, sorunun daha da katmanlı hale gelmesiyle devam
etmektedir. Türkiye’nin adada iki devletli çözüm söylemini güçlendirmesi ve
kapalı Maraş’ın sahil şeridinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC)
kontrolünde Ekim 2020 tarihinde açılmasıyla başlayan yeni tartışmalar, Doğu
Akdeniz’deki gelişmelerle beraber Yunanistan ile ilgili bir sorun olmaktan öte,
Türkiye ve AB’yi de karşı karşıya getirmektedir.

Avrupa Birliği’ne Dönüş

Her ne kadar
son dönemde Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde çatışma konuları ağır bassa da
ülkeler arasında istikşafı görüşmeler devam etti; Yunanistan Dış İşleri Bakanı
Dendias Nisan 2021’de Türkiye’yi ziyaret etti, Türkiye Dış İşleri Bakanı Mayıs 2021’de
Yunanistan’a bir ziyarette bulundu. Her ne kadar iki ülke yetkilileri
arasındaki görüşmeler devam etse ve Türkiye’de, Yunanistan’la devam eden
sorunların iki ülkenin müzakere ederek çözmesi gerektiğine yönelik bir irade
bulunsa da Yunanistan tarafında daha farklı bir yaklaşım gözlemleniyor.

Özellikle,
Kyriakos Mitsotakis’in başbakanlığa gelmesinden sonra ABD ile ve de AB içinde
iyi ilişkiler kuran Yunanistan, Türkiye ile var olan sorunlarını AB şemsiyesi
altına taşımakta kararlı. Ayrıca Mitsotakis, birçok farklı platformda, Türkiye’yi
NATO’yu tehdit eden Rusya’dan S-400 füzeleri aldığı için suçlamaktaydı. Türkiye’nin Rusya’dan
aldığı S400 füzelerinin NATO üyeliğiyle çeliştiğini vurgularken, Yunanistan’da
yıllardır var olan S300 füzelerinden bahsetmemeyi tercih etti. Özellikle, ilişkilerin
AB ile ilgili boyutuna baktığımızda, Yunanistan, Türkiye’nin AB adaylığı
önündeki vetosunu 1999’da kaldırmış ve böylece, bu Türkiye’ye adaylık yolunu
açan önemli gelişmelerden bir olmuştu.  Türkiye-Yunanistan
ilişkileri açısından çok yapıcı görülen bu hamle bile daha o tarihlerde iki
ülke arasındaki meselelerin AB şemsiyesi altında çözülmesini hedeflemekteydi.  Bu anlamda Mitsotakis’in, bugün sıklıkla
yaptığı AB, Avrupa değerleri ve Avrupa sınırları vurgusu, 1990’ların sonundaki
“Türkiye ile sorunlarını AB çatısı altına taşıma” politikasını tekrar
canlandırdı. Fakat bu defa Yunanistan, Türkiye’nin AB’ye yaklaşması ve böylece
ikili meselelerin Türkiye’nin AB üyelik sürecinde müzakere edilmesi yaklaşımının
aksine, AB üzerinden Türkiye’yi “ötekileştirme” politikası izliyor.
Yunanistan’a göre Türkiye ve Yunanistan arasında var olan neredeyse tüm
sorunlar, AB ve Türkiye arasındaki sorunlardır. Bir başka deyişle, Türkiye-Yunanistan
arasındaki ikili ilişkiler aslında AB-Türkiye ilişkileri için belirleyici
faktör olmuşlardır.

Yukarıda
tartışılan meselelere ek olarak Temmuz 2020 tarihinde Ayasofya’nın ibadete
açılması da Yunanistan’da büyük yankı buldu. Yunanistan lideri Mitsotakis, “bu
kararın Ayasofya’yı dünya kültür mirasının vazgeçilmez bir parçası olarak gören
herkesi üzen bir karar olduğunu” belirtti. Ayasofya meselesinde de
Yunanistan’ın AB vurgusunu görmek mümkün. Mitsotakis, “bu kararın, Türkiye’nin
sadece Yunanistan ile ilişkilerini değil, AB, UNESCO ve bir bütün olarak dünya
toplumu ile olan ilişkilerini de açıkça etkilendiğini” vurguladı.

Son olarak,
Yunanistan’ın güncel silahlanma tartışmalarına baktığımızda özellikle Fransa’yla
Eylül 2021’de imzaladıkları Savunma İş birliği Paktı ve 18 adet Rafale uçağını ve firkateynini fahiş
fiyatlarla satın alması Türkiye’de yankı uyandırdı. Bu noktada, Mitsotakis’in
2020’de “neden bu kadar silahlanıyorsunuz?” sorusuna verdiği yanıtı hatırlamak iyi
olabilir: “Neden savunmaya bu kadar
çok para harcıyoruz? Çünkü komşumuz Türkiye, Danimarka değil. Güçlü bir
caydırıcılığa ihtiyacımız var. Bu yüzden askeri teçhizata çok fazla para
harcıyoruz. %1 harcamayı tercih ederim. Maalesef Türkiye Danimarka değil.”

Bu açıklama, Türkiye
ve Yunanistan’ın ikili ilişkilerinin 2022’deki seyrini dair bize ipuçları
veriyor. Uzun soluklu, devamlılık arz eden iyi ilişkiler ancak yerleşmiş
olumsuz “öteki” algısından kurtulmakla mümkün olabilir. Aksi takdirde, Türkiye-Yunanistan
ilişkileri örneğindeki gibi yakınlaşma dönemleri kırılgan ve kısa ömürlü olmaya
mahkumdur.


Doç. Dr. Gizem Alioğlu Çakmak, doktora derecesini 2012 yılında Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden almıştır. 2015-2016 yıllarında Atina’daki Panteion Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde “Yunanistan’daki Azınlık Haklarının Avrupalılaşması” konusunda doktora sonrası çalışmalar yapmıştır. 2019 yılında Alexis Heraclides ile birlikte Routledge Yayınevi tarafından yayımlanan Greece and Turkey in Conflict and Cooperation: from Europeanization to De-Europeanization başlıklı kitabın editörlüğünü yürütmüştür. Yunanistan ve Avrupalılaşma üzerine çok sayıda ulusal ve uluslararası yayını bulunmaktadır. Yeditepe Üniversitesi İng. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencilerinin yürüttüğü, BM Kalkınma hedefleriyle uyumlu elliden fazla sosyal sorumluluk projesine danışmanlık yapmıştır. Halen Yeditepe Üniversitesi İng. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaktadır.


Bu Yazıya Atıf İçin: Gizem Alioğlu Çakmak, , “Bir Hatıra Olarak Türkiye–Yunanistan Yakınlaşması”, Panorama, Çevrimiçi Yayın , 21 Mart 2022, https://www.uikpanorama.com/blog/2022/03/21/tr-gr-hat/


Telif@UIKPanorama. Çevrimiçi olarak yayımlanan yazıların tüm telif hakları Panorama dergisine aittir. Aksi belirtilmediği sürece, yayımlanan yazılarda belirtilen görüşler yalnızca yazarına/yazarlarına aittir. UİK, Global Akademi, Panorama Yayın Kurulu ile editörleri ve diğer yazarları bağlamaz.