Büyük Güç Mücadelesinde NATO’nun Konumu ve 2023’teki Hedefleri – Fatih Ceylan


2022 Madrid
Zirvesi’ne Uzanan Süreç

ABD’de Biden’ın Başkanlık
görevine seçilmesiyle, Trump’ın hem kendi ülkesinin demokrasisine hem NATO’ya
bıraktığı kötü mirasın izlerinin silinmesi umulmuştu. Nitekim Biden işbaşına
gelir gelmez ABD’nin yeniden Paris İklim Sözleşmesi’ne dönmesine ve Rusya ile
ABD arasındaki stratejik nükleer silahlara dair Yeni START Antlaşması’nın
uzatılmasına olanak sağladı.

ABD’nin
uluslararası sahneye dönmesi Transatlantik topluluğun birçok üyesi için nispeten
kısa süreliğine de olsa bir nefes alanı açtı. Diğer yandan, Nisan 2021’de gelişmelerin
seyri değişmeye başladı. Biden, Trump yönetiminin 2020 Şubat’ında Taliban’la
Doha’da imzaladığı anlaşmayı öne sürerek ABD kuvvetlerinin Afganistan’dan
çekileceğini açıkladı. Bu açıklamayla birlikte NATO kuvvetlerinin de Afganistan’dan
ülkelerine dönmeleri gereği ortaya çıktı.

Nisan 2021 aynı
zamanda Rusya’nın Ukrayna sınırı boyunca askeri yığınaklanmasına sahne oldu. Bu
tırmanma Rusya-ABD/AB/NATO ilişkilerinin gerilmesine yol açtı. Rusya’nın
Ukrayna’ya karşı bilahare gerçekleştireceği ‘özel askeri operasyon’ için ilk
işaret fişeği atılmış oldu.

Aynı yılın
Sonbaharında da küresel gündemi etkileyen hareketlenmelere tanık olundu. NATO
kuvvetlerinin Afganistan’dan kaotik bir şekilde çekilmelerinin Transatlantik
toplulukta açtığı yaralar daha tazeyken, ABD, Eylül 2021’de İngiltere ve
Avustralya’yla birlikte Çin’in Uzak Doğu’da artan nüfuzunu dengelemek üzere
AUKUS paktını imzaladı. Bunun hemen ertesinde Vaşington’da Dörtlü Güvenlik
Diyaloğu (ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya’nın yer aldığı QUAD) Zirvesini
topladı. ABD’nin, Asya-Pasifik’i odak alan ardı sıra attığı bu adımlar Transatlantik
ilişkilerde dalgalanmalara yol açtı.

Transatlantik
ilişkiler bu gelişmelerle sallantıya girmişken, Ekim 2021’de Rusya’nın Ukrayna
sınırı boyunca geniş çaplı ikinci bir askeri yığınaklanmaya gittiği görüldü. Rus
askeri yetenekleri sahadaydı, Ukrayna’ya dönük niyetleri ise o dönemde belirsizdi.
 Aralık 2021’e kadar geçen sürede Rusya
ile Ukrayna arasındaki ipler iyice gerildi; Rusya’nın niyetleri su yüzüne
vurmaya başladı. Bu ihtilaf döngüsü Batıyı ve Batılı kurumları artan oranda
içine çeken bir dönemece girdi. Rusya, 2022 yılına girmeden Ukrayna krizi
bağlamında ABD ve NATO’ya birer anlaşma taslağı iletti. Bu taslaklar özetle şu
maddeleri kapsıyordu:

  • Ukrayna
    ve Gürcistan’a İttifaka üye olmasına kapıyı açık bırakan 2008 NATO Bükreş
    Zirvesi kararlarının geri alınması;
  • İttifakın,
    NATO-Rusya Kurucu Senedinin imzalandığı 1997 yılındaki statükoyu kabul etmesi,
    Rusya’nın yakın çevresindeki İttifak üyesi ülkelerde konuşlu kuvvetlerin/askeri
    altyapının çekilmesi;
  • Batının
    ve kurumlarının Kafkasya ve Orta Asya’daki durum ve gelişmelere müdahil olmaktan
    sakınması.

ABD ve NATO bu talepleri kabul etmediler. Krizin
çözümü için ikili çerçevelerde Putin’le temasları arttırdılar, 2022 Ocak ayında
NATO-Rusya Konseyini topladılar. Hiçbir diplomatik temas ve diyalog girişimi sonuç
vermedi. Nihayetinde, kendisinin altında imzası bulunan uluslararası
taahhütleri uyarınca egemenliğini, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü tanıdığı
Ukrayna’yı, ‘yönetimde bulunan Nazilerden arındırmak ve Ukrayna silahlı
kuvvetlerini tasfiye etmek’ üzere Rusya 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya karşı kendi
tanımıyla ‘özel askeri operasyon’ başlattı.

28-30 Haziran’da
Madrid’te düzenlenen NATO Liderler Zirvesinin arka planında, İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın göbeğinde patlak vermiş, küresel güvenliği
derinden sarsan bir savaşın dramatik etkileri bulunuyordu.      

Madrid Kararları ve
Stratejik Konsept

2014’te Rusya’nın
Kırım’ı işgal ve ilhak etmesinden sonra, özellikle Rusya’ya coğrafi olarak
yakın müttefik ülkelerdeki savunma önlemlerini artıran NATO, dönemin
dinamikleri ışığında tehdit odaklarından biri olarak ‘Doğudan gelen sınama’yı
tanımladı. Diğer bir tehdit kaynağı olarak ise aynı yılda Suriye ve Irak’ta
IŞİD’in sahne almasıyla birlikte terörizme vücut veren ‘Güneyden gelen
sınama’yı tehdit değerlendirmesi kapsamına aldı.

2022 NATO Madrid
Zirvesinde ilan edilen Stratejik Konseptin güvenlik ortamını
tanımlayan ve asli tehdit unsurlarını belirleyen bölümleri son sekiz yıldır
NATO çalışma ve faaliyetlerinde esasen yer verilmiş değerlendirmelerle tamamen
uyum içindeydi. İttifakın önümüzdeki on yıllık yol haritasını ortaya koyan
Stratejik Konsepte (SKON) zemin oluşturan NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin
Birliktelik başlıklı kapsamlı Raporda yer alan gözlem
ve tavsiyelerin ana yönelimiyle de örtüşüyordu.

Stratejik
Konseptle birlikte, Rusya ve terörizmin her tür ve tezahürü NATO için sırasıyla
artık resmen biri doğrudan ve önemli bir simetrik tehdit (Rusya), diğeri ise
doğrudan bir asimetrik tehdit (terörizm) kaynağı olarak kabul edildi.

SKON, demokrasiye
bağlı, bireysel özgürlüklere saygılı ve hukuk devleti normlarına sahip demokratik
ülkeler topluluğu olan NATO’nun, demokrasi dışı rejimlerin/oluşumların dünya
siyaset sahnesindeki zorlayıcı ve saldırgan tutumları karşısında üyelerinin ve demokratik
kurumlarının dayanıklılığını artırmak yükümlülüğüne özellikle vurgu yapan temel
bir belge olarak kayıtlara girdi.

İttifak üyesi
ülkelerin her tür güvenlik endişelerinin karşılanmasında Transatlantik dayanışma
ve uyumu sağlamak üzere NATO bünyesindeki danışmaların öncelenmesi gereği
SKON’da teyit edildi.

Yükselen Çin
gerçeğiyle de yüzleşilmek suretiyle, İttifaka doğrudan askeri bir tehdit
oluşturmayan bu ülkenin küresel ölçekli sınamalar (iklim değişikliği, salgınlar
gibi) karşısında hem bir iş birliği ortağı hem stratejik (sistemik) rakip olduğu
teslim edildi.

SKON’da, Soğuk
Savaş ertesi dönemde NATO’nun belirlediği üç temel görev (kolektif
caydırıcılık/savunma, kriz önleme ve yönetimi, iş birliğine dayalı güvenlik)
yeni çağın gereklerine göre, ancak her üç temel görevi de kapsayacak bütüncül
bir bakış açısıyla güncellenerek tanımlandı.

Dünya çapındaki
krizler ve tehditleri besleyen yeni etkenler (siber, hibrit tehditler, yeni ve
çığır açan teknolojiler, iklim krizi, uzay) ışığında NATO’nun, siyasi rolünü de
güçlendirecek şekilde küresel bir bakış açısına sahip olması gerektiğinin altı
çizildi.

Madrid Zirvesinde,
gerekçesi NATO’nun kurucu belgesi olan Washington Antlaşması’nda yatan açık
kapı politikası uyarınca İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin önünün
açılması kararı da tarihi bir gelişme olarak kayıtlara girdi.     

Geçmiş dönemlerde
de yapıldığı üzere, önümüzdeki on yıllık dönemin gereklerini karşılayacak SKON
bağlantılı hazırlık ve uygulama çalışmalarına başlandı. Bu çalışmaların
tamamlanmasıyla birlikte SKON aracılığıyla kamuoylarına ilan edilen yükümlülüklerin
pratikte hayata geçirilmesine başlanacaktır.     

2023’te NATO’yu
Neler Bekliyor?

Son beş yıldır üç
ana aktörün (ABD, Rusya ve Çin) ilan ettikleri ulusal güvenlik stratejileri
incelendiğinde, küresel güvenlik ortamına stratejik rekabetin damga vurduğunu
gözlemlemek mümkündür.  Bu bağlamda, ABD
için Çin giderek öne çıkan bir rakiptir. Rusya için ABD ile NATO/AB artık hasım
güçlerdir. Çin ise, ABD ile cepheleşmeyi en azından kâğıt üstünde arzulamamakla
birlikte, stratejik rekabet ortamına kendisini iddialı hedeflerle hazırlayan
küresel bir aktöre dönüşmüştür.

Stratejik
rekabetin kızıştığı, sahada ise Rusya’nın saldırganlığının arttığı bir ortamda NATO
da Avrupa-Atlantik coğrafyasının güvenliğinden sorumlu bölgesel bir kuruluş
olarak mevcut gerilimlerden payını almakta ve gelecek on yıldaki rol ve
konumunu son derece girift özellikleri bulunan sınamalar ışığında uyarlamaktadır.

NATO’nun Rusya
karşısındaki tutumu netleşmiş ve SKON’a yansımıştır. Bu bağlamda Rusya, İttifak
için doğrudan ve önemli bir tehdit olarak ilk sırada yerini almıştır. Bu tehdit
değerlendirmesi, NATO’nun gelecek on yıllık dönemde Rusya ile bağlantılı
savunma planlaması ve faaliyetlerine yön verecektir.

Aynı gözlem her
tür ve tezahürüyle terörizm için de geçerli addedilmelidir. Bu bağlamda, Temmuz
2016’da gerçekleşen NATO Varşova Zirvesi’nde istihbarattan sorumlu Genel
Sekreter Yardımcılığı kadrosunun tesis olunmasıyla birlikte, devlet dışı aktörlerin
terör eylemlerine karşı mücadele sürecine kurumsal bir halka eklenmiştir. Mayıs
2017’de yapılan mini NATO Zirvesi’nde kabul edilen Terörizme Karşı Eylem
Planı’nın içeriği geçen zaman zarfında genişletilmiş, bu çerçevede müttefik
ülkelerin ilk planda münferiden sorumluluğu altında bulunan terörizmle
mücadeleye dair toplu bir durumsal farkındalığın canlı tutulması, müttefikler arası
istihbarat paylaşımının kapsamının genişletilmesi ve bu alanda NATO-AB iş birliğinin
ilerletilmesi gibi hedefler belirlenmiştir.

Doğurdukları
sonuçlar itibariyle hayatın hemen her alanını kapsayan ve sınır tanımayan gelişim
halindeki sınamalar ile yeni ve çığır açan teknolojiler de NATO’nun uğraş kulvarı
içine girmiştir.

Derinleşen
stratejik rekabetin, küresel aktörlerin yanı sıra bölgesel oyuncuları da
harekete geçirdiği ve şimdilik çok kutupluluğa kayma eğilimleri barındıran
kurulum halindeki küresel güvenlik ortamındaki bu oyuncuları yeni arayışlara
ittiği görülmektedir. Halen kaygan bir zeminde ilerleyen ana güçler arasındaki
çekişmenin bölgesel aktörler ve kurumlar açısından hareket alanlarını
genişleten mi, yoksa daraltan mı sonuçlar ortaya çıkaracağı belirsizliğini
korumaktadır. Bu durum, hem siyasa hem akademi açısından sürekli mercek altında
tutulması gerekli bir sorunsalı sahneye sürmüştür.       

Fatih Ceylan, Büyükelçi (E.) 
1957 Bursa doğumlu. 1979 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun oldu. Aynı yıl Dışişleri Bakanlığına girdi. Master Derecesini Rutgers(ABD)/Princeton Üniversitelerinden aldı. İslamabad Büyükelçiliği, Deventer Başkonsolosluğu ve NATO nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliğinde, Brüksel Büyükelçiliğinde ve AB nezdindeki Türkiye misyonunda çalıştı. Düsseldorf’ta Başkonsolosluk, Sudan ve NATO nezdinde Büyükelçilik yaptı. Merkezdeki son görevi İkili Siyasi İlişkilerden Sorumlu Müsteşar Yardımcılığıydı. 2019 Şubat ayında emekliye ayrıldı.


Bu yazıya atıf için:  Fatih Ceylan, “Büyük Güç Mücadelesinde NATO’nun Konumu ve 2023’teki Hedefleri” Panorama, Çevrimiçi Yayın, 04 Ocak 2023, https://www.uikpanorama.com/blog/2023/01/04/fc-2/


Telif@UIKPanorama. Çevrimiçi olarak yayımlanan yazıların tüm telif hakları Panorama dergisine aittir. Aksi belirtilmediği sürece, yayımlanan yazılarda belirtilen görüşler yalnızca yazarına/yazarlarına aittir. UİK, Global Akademi, Panorama Yayın Kurulu ile editörleri ve diğer yazarları bağlamaz.