Vilnius Zirvesinde Nato’nun Sınavı: İsveç Ve Ukrayna – Fatih Ceylan


YENİ YILLA BİRLİKTE İÇİNE
KAPANAN TÜRKİYE

2023 yılı dünyada da Türkiye’de de çok hareketli
başladı. Rusya’nın Ukrayna’daki saldırıları hız kesmedi. Olası sonuçları
hakkında sayısız tahmin ve analiz yapılan ABD-Çin rekabeti değişik söylem,
spekülasyon ve analizlerin başlıca öznesi oldu.

Küresel ve bölgesel anaforların ortasında olan Türkiye
6 Şubat’ta yıkıcı depremle sarsıldı. Depremin yaraları olanca çıplaklığıyla
devam ederken ülke gündemi, Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerine kilitlendi.
Türkiye doğal olarak iç siyasi gündeme hapsoldu. Küresel gündem hızla yol
alırken sert, ancak sığlıkla malul iç kabuğun dışına çıkıp, bölgeden başlamak
üzere dünya siyasetinde meydana gelen dönüşümlere dair sağlıklı analizler yapma
gereği iyice geri plana itildi. Dış ve güvenlik politikaları, çoğu kez olduğu
üzere, ya hamaset bataklığına ya da dar ideolojik bakış açılarına rehin düştü. Türkiye’nin
yön ve konumu bağlamında üzerindeki mutabakat çoktandır sarsıntıya uğrayan
ulusal çıkarların tanımlanmasındaki savrulma halinin seçim süreci boyunca da sürdüğü
gözlendi.

Seçimler artık geride kaldığı için şimdi önümüze bakıp,
dış-güvenlik politikalarının gündeminde yer alacak ana meselelere eğilme zamanı
geldi. Bunlardan biri 11-12 Temmuz tarihlerinde Vilnius/Litvanya’da
düzenlenecek NATO Liderler Zirvesi’dir.

ZİRVEDE İSVEÇ

Vilnius Zirvesi öncesinde kamuoyumuzun dikkatinin,
İsveç’in NATO’ya üyeliğinin Meclis tarafından onaylanıp onaylanmayacağı
meselesine odaklanması kaçınılmazdır. Geçen yılki Madrid Zirvesi öncesinde
olduğu gibi kamuoyumuzun Vilnius Zirvesi’ni salt İsveç’in üyeliği çerçevesinden
değerlendirmesi sürpriz olmayacaktır. Vilnius Zirvesi elbette sadece İsveç’in
üyeliğinin ele alınacağı tek odaklı bir Zirve değildir. Uzun vadede Ukrayna’nın
NATO üyeliği hakkında alınacak kararın nasıl formüle edilebileceğine dair zorlu
müzakerelere de sahne olacaktır. Bu iki ana temanın yanı sıra Zirvede, geçen
yıl kabul edilen temel stratejik belge –Stratejik Konsept– esasında Rusya’nın saldırgan tutumu karşısında Avrupa-Atlantik
bölgesinin güvenliğini güçlendirmeye dönük caydırıcılık-savunma önlemlerinin
kapsamının daha da kuvvetlendirilmesi ve savunma harcamalarının arttırılmasına
yönelik kararların alınması da beklenmelidir.

Geçen yıl Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’ten NATO
üyeliği öncesinde terörle mücadele bağlamındaki meşru beklentilerini karşılamak
üzere 28 Haziran’da imzalanan Üçlü Mutabakat Metni temelinde İsveç, terörle mücadelesini sıklaştırmak amacıyla
geçen yıl anayasa değişikliğine gitmiş ve bu değişiklik 1
Ocak 2023 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Anayasa değişikliğinin
ertesinde İsveç’te, Rusya’yla bağlantıları olduğu öne sürülen Danimarka asıllı
aşırı sağcı ve ırkçı bir politikacının Stockholm Büyükelçiliğimiz önündeki kışkırtıcı
eylemi ve PKK’yı destekleyen aşırı sol yanlısı grupların gösterileri
kamuoyumuzda infial yaratmış ve İsveç’in, Finlandiya’yla birlikte NATO
üyeliğinin onaylanmasının önüne bir engel çıkartmıştır. Onay süreci içinde Türk
ve İsveçli yetkililerin çeşitli vesilelerle bir araya gelmelerini takiben
suların nispeten durulması üzerine İsveç’in terörle mücadelede 1 Haziran’da
ikinci adımı attığı görülmüştür. Bu çerçevede İsveç, terör gruplarının İsveç’i
bir melce olarak kullanmasının önüne geçmek amacıyla bu yeni yasayı
yürürlüğe koymuştur.

İsveç’in attığı bu hukuki adımlar ve özellikle
Finlandiya’nın NATO üyeliğinin Mart 2023’te Meclis tarafından onaylanması sonrasında
İsveç’in de Vilnius Zirvesi öncesinde İttifaka katılması yönündeki beklentiler yükselmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın göreve başlama törenine
katılmak üzere 3-4 Haziran’da Türkiye’yi ziyaret eden Stoltenberg’in,
İsveç’in NATO üyelik sürecinin tamamlanması için Zirve öncesinde yaptığı bu son
girişimin nasıl bir sürece yol açacağına ilerleyen günlerde tanık olunacaktır. Söz
konusu törene, Türkiye’de önemli bir dost çevresi bulunan İsveç’in eski
Başbakanı Carl Bildt’in katılması da dikkat çekici gelişmelerden birini oluşturmuştur.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’la 4 Haziran’da İstanbul’da yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında, kurulması geçen yılki Zirvede kararlaştırılan Daimi Müşterek
Mekanizma çerçevesinde tarafların üyelik meselesini ele almak üzere 12
Haziran’la başlayan hafta içinde toplanacaklarını açıklamıştır. Zirvenin
düzenlenmesinden bir ay önce gerçekleşecek bu toplantıda meselenin çözüme
kavuşturulması, dolayısıyla İsveç’in üyelik yolunun açılması hedeflenecektir.

İsveç’in üyelik meselesinin, Cumhurbaşkanlığı ikinci
tur seçimlerinin ertesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden arasında
yapılan telefon görüşmesinde de ele alındığı kamuoyuna açıklanan hususlar
arasındadır. Bu bağlamda, hem Türk hem ABD taraflarınca yeni yılın başından bu
yana yapılan açıklamalar hilafına üyelik meselesinin, Türkiye’nin ABD’den satın
almak istediği 40 adet F 16V tipi muharip uçak ve 80 Türk F 16’sının modernizasyonu
için gerekli ekipman kiti talebi ile İsveç’in üyeliği arasında ilişki
kurulduğu da giderek daha net ortaya çıkmıştır. Kurulan bu bağda ABD yönetiminin
ikircikli tutumundan çok ABD Kongresi’nin daha ön planda olduğu görülmektedir.

Vilnius Zirvesi’ne kadar geçecek bir aylık sürede
özellikle İsveç’in NATO üyeliğini sekteye uğratmak isteyecek İsveçli aşırı sol grupların
sahne alıp almayacağı, Türkiye’deki yönetim çevreleri ve kamuoyunun hassasiyeti
bakımından dikkatle takip edilmesi gereken bir meseledir. Diğer yandan, Haziran
2022’den bu yana İsveç’in en azından hukuki alanda attığı önemli adımlarla
birlikte Türkiye’ye karşı geçmişte uyguladığı silah ambargosunu geçen yılki
NATO Zirvesi ertesinde kaldırmasının Türk yönetimince görmezden
gelinemeyeceğini de öngörmek gerekiyor.

Seçimlerin hemen sonrasında Türkiye’yi başta İttifak
üyesi ülkeler nezdinde olmak üzere zora sokacak, Batı dünyasının önde gelen
ülkeleriyle ilişkilerini daha da gergin hale getirecek bir tutumun,
ekonomik-ticari ilişkilerinin neredeyse %60’ı Avrupa’yla iç içe geçmiş Türk
ekonomisine ve savunma sanayine olabilecek olumsuz etkilerinin Türkiye’nin
yöneticilerince dikkate alınacağını ve İsveç’in NATO üyeliği meselesinin Vilnius Zirvesi’ne kadar çözüme
kavuşacağını varsaymak hatalı bir gözlem olmayacaktır.

ZİRVE SAHNESİNDE UKRAYNA

Vilnius Zirvesi’nin diğer önemli bir konusunu ise son
dönemde daha da görünür bir kapsamda tartışılan Ukrayna’nın olası NATO üyeliği oluşturmaktadır.
Zirvede bu konunun ele alınacağına kesin gözle bakılmalıdır. Diğer yandan, Avrupa-Atlantik
güvenliğini doğrudan ilgilendiren ve halen devam eden tartışmalı bu konunun
nasıl bir sonuca bağlanacağı hususunda Türkiye dahil müttefik ülkeler
kamuoyunda birbiriyle çelişen görüş ve tahminlerin yapıldığı görülmektedir. Türkiye’deki
kimi ‘kanaat
önderleri’
,
 NATO Genel Sekreteri’nin NATO ülkelerinin
Ukrayna’yı üyeliğe kabule hazır bulunduklarını dile getirdiğini iddia
ediyorlar. Bu çevreler, başta ABD
yönetimi

olmak üzere Fransa ve Almanya’nın
Ukrayna’nın, Ukrayna topraklarında savaşın devam ettiği bir sırada NATO
üyeliğine olumlu bakmadıklarını açıkça dile getirdiklerini her nedense
kamuoyuyla paylaşmaktan sakınıyorlar. Oydaşma (konsensüs) temelinde çalışan
NATO’da, Genel Sekreter’in herhangi bir müttefik ülkenin belli çevrelerinin
sözcülüğünü yapamayacağını da gözden uzak tutuyorlar. Kaldı ki, Genel Sekreter’in
31 Mayıs-1 Haziran tarihlerinde Oslo’da gerçekleşen gayrı resmi  Dışişleri Bakanları Toplantısı öncesinde 24
Mayıs’ta düzenlenen bir etkinlikte,
kendisine Ukrayna’nın NATO üyeliği hakkında yöneltilen bir soruya karşılık
olarak, İttifakın oydaşma temelinde çalışan bir örgüt olduğunu da teyit etmek
suretiyle, ‘(Müttefik ülkeler) şu andaki en acil ve önemli görevin Ukrayna’nın
egemen ve bağımsız bir ülke olarak hüküm sürmesinin oluşturduğu  hususunda mutabıklar. Çünkü Ukrayna bu
savaştan galip çıkmazsa ortada tartışılacak bir üyelik meselesi kalmaz.’ yolundaki
beyanını da Türkiye’deki aynı çevreler görmezden geliyorlar. Genel Sekreter’in,
Oslo Toplantısı vesilesiyle benzer içerikte sarf ettiği ifadeleri de perdelemekten geri durmuyorlar. Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’nin,
2 Haziran’da ‘Biz makul insanlarız ve tek bir NATO ülkesini savaşa
sürükleyemeyeceğimizi anlıyoruz. Dolayısıyla, bu savaş devam ederken NATO üyesi
olamayacağımızın ayırdındayız. Bunu istemediğimiz için değil, bu imkansız
olduğu için.’ şeklindeki net açıklamasını da gözlerden saklamaktan
çekinmiyorlar. Olgulara dayalı olarak değil, zihinlerinde kemikleşmiş bir
kalıbı akılcılıktan uzak bir çerçevede gerçekmiş gibi düşünüp, gerçeği
kendilerine göre şekillendirmeye, dolayıyla algı tesis etmeye yöneliyorlar.

2014’te
Rusya’nın Kırım’ı işgal ve ilhakıyla başlayan süreçte Ukrayna’ya, 2008 NATO
Bükreş Liderler Zirvesi’nde ABD ile Avrupa arasında varılan hassas bir uzlaşıya dayalı karar gereği, üyelik bir
yana, üyelik aşamasının başlangıcını oluşturan Üyelik Eylem Planı verilmesi
bile NATO bünyesinde tartışmalı kalmış, bu bağlamda ‘üyelik’ anlayışını
çağrıştıran yazımlardan kaçınılmıştır. Buna karşılık NATO, hemen her
bildirisinde kurucu Washington Antlaşması’nın açık kapı politikasına dair 10. maddesine
atıf yapagelmiştir.

Şubat
2022’de Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı ikinci saldırı dalgası karşısında ne ABD Başkanı ne de AB liderleri, NATO’nun Ukrayna için Rusya’yla
doğrudan bir çatışma içine gireceğini dile getirmişlerdir. Tam aksine Rusya,
Ukrayna’da nükleer silaha başvurmadığı sürece, İttifak üyelerinin Ukrayna’ya
silah, mühimmat, eğitim ve finans kaynakları sağlamaya devam edeceklerini, Rusya’ya
karşı yaptırımları ağırlaştıracaklarını, NATO’nun ise gönüllüler koalisyonu
formatında kurulan Ukrayna Temas Grubu bünyesinde bu faaliyetleri
eşgüdümleyeceğini açıklamışlardır.

Vilnius Zirvesi’nde de
NATO’nun mevcut tutumu aynen sürdüreceği ve savaş sonunda Rusya’yla veya
Rusya’sız yeni bir Avrupa-Atlantik mimarisi tesis olununcaya değin Ukrayna’nın
İttifak üyeliğinin gündeme alınmayacağı açıktır. Ele alınacak konu NATO’nun,
Rusya’ya karşı bir kurtuluş savaşı veren Ukrayna’ya nasıl ve hangi kapsamda
‘güvenlik garantileri’ verebileceğinde düğümlenecektir. Bu garantilerin,
Washington Antlaşması’nın 5. maddesini (bir müttefik ülkeye silahlı saldırı
olursa birimiz hepimiz, hepimiz birimiz içindir maddesi) kapsamayacağı keza
açıktır. Bu sınırlama dahilinde Vilnius’ta Ukrayna’ya, NATO-Ukrayna
ilişkilerinin kurumsal çerçevesini, üyelik hariç, bir üst mertebeye yükseltecek
bir irade sergilenmesi ile Ukrayna silahlı kuvvetlerinin direncini,
dayanıklılığını, kapasite ve yeteneklerini daha da ileriye taşıyacak,
dolayısıyla Rusya’ya karşı icra etmesi öngörülen karşı taarruzu başarılı
kılmaya dönük kararların alınması beklenmelidir. Bu bağlamda, Ukrayna’nın NATO
üyeliğinin, Türkiye’de de kimi çevrelerin algı oluşturmak üzere kopardığı
mesnetsiz yaygaranın aksine, uzun erimli bir değerlendirmenin konusu olmaktan
öteye gitmeyeceği öngörülmelidir.


Fatih Ceylan, Büyükelçi (E.) 
1957 Bursa doğumlu. 1979 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun oldu. Aynı yıl Dışişleri Bakanlığına girdi. Master Derecesini Rutgers(ABD)/Princeton Üniversitelerinden aldı. İslamabad Büyükelçiliği, Deventer Başkonsolosluğu ve NATO nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliğinde, Brüksel Büyükelçiliğinde ve AB nezdindeki Türkiye misyonunda çalıştı. Düsseldorf’ta Başkonsolosluk, Sudan ve NATO nezdinde Büyükelçilik yaptı. Merkezdeki son görevi İkili Siyasi İlişkilerden Sorumlu Müsteşar Yardımcılığıydı. 2019 Şubat ayında emekliye ayrıldı.


Bu yazıya atıf için:  Fatih Ceylan, “Vilnius Zirvesinde Nato’nun Sınavı: İsveç Ve Ukrayna” , Çevrimiçi Yayın, 12 Haziran 2023, https://www.uikpanorama.com/blog/2023/06/12/fc-6/


Telif@UIKPanorama. Çevrimiçi olarak yayımlanan yazıların tüm telif hakları Panorama dergisine aittir. Aksi belirtilmediği sürece, yayımlanan yazılarda belirtilen görüşler yalnızca yazarına/yazarlarına aittir. UİK, Global Akademi, Panorama Yayın Kurulu ile editörleri ve diğer yazarları bağlamaz.